8 Kasım 2013 Cuma

SAZAN AVLAĞI (Ateş DALYAN'dan alıntıdır. PORSAB)

SAZAN AVLAĞI…

Sazan sevdalılarının avlağına kavuşması bir şölen gibidir, hayallerini besler, duygularını coşturur, gönlünü doyurur, avlak bir özgürlük, bir mutluluktur. Yosun kuytularında, kamış öbeklerinde, suya sarkan söğütlerin ıslak dallarında bulur sazancı kendini, gözleri dalar derinliklere, sazancı gözüyle görmeye başlar dünyayı, sarıya çalar renkler, muhteşemdir. Avlak varoluştur sazan sevdalısı için, kıyıdaki irice bir taş ya da suda sürüklenen sonbahardan kalma bir yaprak bile sazanı andırır, heyecanını körükler, nefesini titretir, doyumsuz bir keyiftir…

Sazancı için kutsaldır avlak, yabanın çözülmeyen sırlarını, doğal hayatı tüm canlılarla paylaşmanın simgelerini ve yaradılışın izlerini taşır bu sular, şükreder dünya gözüyle gördüğü güzelliklere. Teninde duymak ister sazan sevdalısı avlağın meltemini, bir su çulluğunun seri kanat çırpmalarında, bir dalgıç kuşunun suda bıraktığı harelerde, kamışlar içinde koşuşturan mekelerin tok seslerinde gizlidir sazan avının büyüsü, doğaüstü bir rüyadır avlak, düşlerden doğmuş bir gerçekliktir…

Zaman zaman kalabalık olsa da en ıssız saatlerde canlanır bir sazan avlağı, yalıçapkınlarının balık peşinde koştuğu saatlerde, yaban ördeklerinin cesurca ötüştüğü anlarda kulak kesilir sazancı, trofelerin atladığı, devasa gövdelerin özgürce suyu dövdüğü zamanlarda yaşar avlağını, elleri titrercesine. Heyecanın arttığı anlarda her sazancıya “Keşke”ler yaşatır sazan avlağı, “Keşke şu kamışların arkasına atsaydım oltaları!”, “Keşke karşı kıyıda olsaydım!”, “Keşke şu burunda diğer amatörler olmasaydı!”. Bazen de avlağın sırları “Acaba”lar yaratır sazan sevdalısının yüreğinde , “Acaba soldaki olta sığa mı düştü?”, “Şu yosunların önünden alabilir miyim sazanı kıyıya?”, “Kamışların önünü yeniden yemlesem mi, acaba?” Sonsuz bir mücadelenin kaynağıdır sazan avlağı, yorar, yıpratır ya da sevindirir sazancıyı hırçın bir sevgili gibi, çılgıncasına bir aşktır…

Ama, çoğunlukla narindir bir sazan avlağı, hoyrat davranmaya gelmez, kırılgandır. Saygı ister, daha çok sevgi ister, sadece balığı değil avlağı görebilen insani gözler ister. Kirleteni sevmez, şişe kıran sarhoşu istemez, nara atan, silah atan magandayı benimsemez, küfür eden, ağacını kesen, canlılarına zarar veren şey gıllarını reddeder sazan avlağı. Çevre dostu güzel insanları, onurlu ve saygın bireyleri, kısacası kendisine aşık sazan avcılarını kucaklar bir sazan avlağı. Hem yaşar hem de yaşatır sazan avlağı, dili de vardır, gözü ve kulağı da, ruhu da vardır benliği de, elbette görebilenlere, hissedebilenlere ve yaşayabilenlere, yani gerçek sazan sevdalılarına…



Hiç yorum yok: